SERVETİFÜNUN EDEBİYATI/ANLATMAYA BAĞLI EDEBÎ METİNLER (Hikâye-Roman)
Test Özet
0 of 10 Sorular completed
Sorular:
Bilgi
Daha önce test değerini tamamladınız. Bu nedenle tekrar başlatamazsınız.
Test yükleniyor…
testbaşlatmak için oturum açmalı veya kaydolmalısınız.
Önce aşağıdakileri tamamlamanız gerekir:
Sonuçlar
Sonuçlar
0 of 10 Sorular answered correctly
Sizin zamanınız:
Zaman doldu
0 ile 0 puan (lar), (0) ulaştınız
Kazanılan Puan (lar): 0 of 0, (0)
0 Deneme Beklemede (Olası Nokta (lar): 0)
Kategoriler
- Kategorize edilmedi 0%
-
Testi tamamladınız. Cevapları kontrol ediniz.
- 1
- 2
- 3
- 4
- 5
- 6
- 7
- 8
- 9
- 10
- Güncel
- İnceleme/Atla
- Cevaplandı
- Doğru
- Yanlış
-
Soru 1 of 10
1. Soru
Yazar, gazetecilik hayatında ilk üç dört yıl çeviri ile uğraştı, sonra ilki “İffet” olmak üzere peş peşe kendi romanlarını yayımlamaya başladı. Özellikle sosyal sorunları, batıl inançları, aile geçimsizliklerini, yüzeyde kalan Batılılaşmaları, ruh hastalarını konu edinen romanlarında daima gözlemden hareket eden bir realist-natüralist yöntemle eski İstanbul’un gündelik hayatından çok canlı sahneler yansıttı; çoğunlukla halk çevrelerinden seçtiği kişilerini büyük bir ustalıkla konuşturdu.
Bu metinde tanıtılmaya çalışılan sanatçı aşağıdakilerden hangisidir?
-
Soru 2 of 10
2. Soru
Zengin bir yazı hayatına daha çok fennî konulardaki küçük tercümeler ve derlemelerle başlayan ve bu yazılarında farklı imzalar kullanan yazar, ilk roman denemesini İzmir’de iken yaptı. Hizmet gazetesinde tefrika edilen “Sefîle” adındaki bu roman sansürden geçmeyince kitap halinde basılamadı. Böylece genç yazar, daha ilk denemesinde devrin siyasi ve dinî baskılarının ortak darbesini yemiş oldu. Fakat cesaretini kaybetmeyerek çalışmalarına devam etti ve bir yıl sonra “Nemîde”yi yazdı.
Bu metinde tanıtılmaya çalışılan sanatçı aşağıdakilerden hangisidir?
-
Soru 3 of 10
3. Soru
Mehmet Rauf’un “Eylül” adlı romanının edebiyat tarihimizdeki önemi aşağıdakilerden hangisidir?
-
Soru 4 of 10
4. Soru
Vapur, Boğaziçi’ne koşuşan halk ile taşarak köprüden çözülüp Boğaz’ın mavi göğsüne gömüldükçe içi açılıyor, gitgide kendinde bir ferahlık duyuyordu. Etrafına bakarak hepsi de memnun, güler yüzlü görünen yolcuların bahar ile kendilerinden geçerek sürdükleri hayat, ona duyduğu sevinçle, çok şevkli bir hayat gibi geliyor, geniş nefes alarak dalgalanan kır yeşilliklerinin, renk renk çiçeklerin taze kokularıyla içinde bir canlılık; bir faaliyet duyuyordu. Bütün üzüntüsü ve sıkıntısı Beyoğlu’nun karanlık sokaklarında kalmıştı. Her yüzde bir neşe vardı.
Bu metnin parçasının yapı unsurları için aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
-
Soru 5 of 10
5. Soru
“Türk İli Zeybeklerine” ithaf edilen “Çağlayanlar”ın on altı hikâyesinde Türk hayatının özellikleri, Türk ruhunun kabiliyeti ve enginliği, Türk tarih ve medeniyetinin değeri üzerinde durulmuştur. Servet-i Fünûn zamanına ait “Hâristân ve Gülistân”daki hikâyelerle “Çağlayanlar”daki hikâyeler arasında, yalnız sanatın sosyal görevi ve temalar bakımından değil, dil ve üslup bakımından da çok büyük farklılıklar vardır.
Bu metinde eserleri üzerinde durulan sanatçı aşağıdakilerden hangisidir?
-
Soru 6 of 10
6. Soru
Aşağıdaki eserlerden hangisi Servetifünûn Dönemi anlatmaya bağlı edebî metin geleneği içerisinde yer almaz?
-
Soru 7 of 10
7. Soru
Ben gittikçe kızararak hatıratımın arasından sarahaten çıkamayan bu sîmâ ile bu sesi arayarak zamanın sür’at-i güzeranına dair serd olunan bu nazariyât-ı hikmetin bitmesine muntazırdım. Birden o tebdîl-i lisân etti. Biraz itâb-âmiz bir sesle, hâlâ tanılamadığına delâlet eden vaz-ı içtinabıma bir hisse-i serzeniş efrâz eyleyerek bir edâ-yı muâheze ile: Sen beni tanımadın mı bakayım?
Bu hikâye parçasının bağlı olduğu gelenek için aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
-
Soru 8 of 10
8. Soru
Derse başlanır, bir tilki masalı okunacak, ele geçen eski bir cerideden imlâ yazdırılacak… Ah! Ahmet Cemil, bunlara bedel o küçük sıcak odada minderin üzerine boylu boyunca uzanarak Musset’in “Geceler”ini, Hugo’nun “Temâşâlarım”, Lamartine’in “Tefekkürât”ını okumak için nasıl bir iştiyâk-ı cân-sûz duyardı. Bir vakit gelirdi ki her ikisi de yorulur, çocuk küçük eliyle ağzını saklayarak yalandan esnemeye başlar. Ahmet Cemil’in yorgun gözleri süzülürdü. Bir aralık uşak görünür: “Hanımefendi haber göndermiş, Küçük Bey artık yorulmuştur diyor.” sözüyle derse hatime verilir.
Bu parçadan hareketle Servetifünûn Dönemi anlatmaya bağlı metinleri için aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
-
Soru 9 of 10
9. Soru
Servetifünûn Dönemi romanlarıyla Tanzimat Dönemi romanlarının karşılaştırıldığı aşağıdaki bilgilerin hangisinde bir yanlışlık vardır?
-
Soru 10 of 10
10. Soru
Bir saatten beri denizde uğraşmışlar, bağrışmışlardı. Uzaktan onları seyrediyordum. Nihayet bu şiddetli yorgunluğun, ezici çalışmanın mükâfatı olan palamutları sahile getirdiler, büyük işportalar içine boşalttılar. Denizden gaz tenekeleriyle sular aldılar; temizliyorlar, yıkıyorlar, ayırıyorlardı.
Birisinin yanında durarak bakıyordum. Bu, ihtiyar bir balıkçı idi. Gece gündüz deniz üzerinde, balık arkasında geçen çalışma ve meşakkat seneleri yüzünü buruşturmuş, yakmış idi. Şimdi yere çömelerek balıkları sıralamakla uğraşıyordu. Bunların arasında bir tanesi ezilmiş, parçalanmış olarak ortaya çıktı, bunu bir tarafa ayırdı. Bir köpeğe verecek diyordum fakat köpeğin bile yemesi şüpheli idi.
İşi bitmek üzere iken yanından geçen küçük çocuğunu çağırdı, o ezik palamudu verdi:
– Al bunu, dedi, eve götür.
Bu kadar zahmet, meşakkat içinde nihayete eren şu hayatın, o hayata bağlı olan sefil bir ailenin bir sağlam palamuttan bile demek nasibi yoktu. Soğuklarda, karanlıklarda birtakım tehlikelere göğüs vererek ölmeyecek kadar yaşamak, sürünmek için yine hayatlarını feda eden bu mahrumiyetin köpeklerin yemesi bile şüpheli olan ezik, çürük palamutlarla yetindiğini düşünüp de vicdan azabı hissetmeden lokmasını yutmaya vicdanen hak kazanmış olanlar acaba kaç kişidir?Hüseyin Cahit Yalçın’a ait bu anlatmaya bağlı metin parçası ile ilgili aşağıdakilerden hangisi söylenebilir?